“Sazlardan örülmüş sepetin içinde birkaç dağılmış meyve, ne olduklarını bile anlamadan atmış sepete. Yenir mi yenmez mi bakacak hâli yok, ne olsa yer bundan sonra. Yağmur aralıksız yağıyor rüzgârla birlikte. Dallar eğiliyor, ağaçların koca yaprakları kopuyor. Yere vurup da dağılan meyveleri aceleyle topluyor. Sepet delinmiş, küçük olanlar aşağı düşüp çamura karışıyor. Bir türlü dolmuyor elindeki. Hep boş bir yer kalıyor sepette, hep eksik. Nasıl doyacak bu acımasız doğada. Artık hava kararıyor, ...