Osmanlı İmparatorluğu’nun “en uzun yüzyılında”, çöküşün ve yeniden doğum sancılarının ortasında bir ses: Edip Harâbî. Gündüzleri Bahriye’de bir devlet memuru, geceleri ise yasaklı Bektaşi tarikatının bir dervişi. Şiirlerinde, “Daha Allah ile cihan yok iken / Biz anı var edip ilan eyledik” diyerek Vahdet-i Vücud’un sınırlarını zorlayan bir filozof; riyakâr softalığı ve cehaleti keskin bir dille hicveden bir isyancı. Bu eser, Harâbî’nin tasavvufi derinliğini, toplumsal eleştirilerini ve II. Abdülh ...