Kendine ait bir evi ve arazisi olmayan Simon adında bir ayakkabıcı, karısı ve çocukları ile birlikte bir kulübede yaşıyor ve ayakkabıcılık yaparak geçimini sağlıyordu. Emek ucuz, ekmek ise pahalıydı; bütün kazandığını yiyeceğe harcıyordu.“Ben de sana bunu anlatmaya çalışıyorum,” dedi Simon. “Tapınağa gittiğimde, onu tamamen çıp-lak ve neredeyse donmuş halde buldum. Çıplak oturulacak bir hava değildi. Beni ona Tanrı gönderdi, yoksa donarak ölecekti. Ne yapabilirdim? Başına neler geldiğini nereden ...