Gece ile Gündüz arasında sıkışmış bir vakitte, rüzgar, Nevşehir’in taş yürekli peribacalarını usulca okşarken, Leyla yalınayak yürüyordu. Üzerinde ince, beyaz bir elbise… Saçları rüzgarla, bakışları karanlıkla yarışıyordu. Gözlerinde hem hüzün hem teslimiyet vardı. Bir vedanın tam ortasında kalmış gibiydi. Arkasında eski bir hastane binası yükseliyordu. Camlarında sarı ışıklar sönmüş, kapısında bekleyen hiçbir umut kalmamıştı. Orası artık bir ayrılığın son durağıydı. Toprağın kıyısında açmış bir ...