O günü hâlâ hatırlıyorum. Evin her zamanki sessizliğini, çayın kokusunu, duvardaki eski saatin tik taklarını…
Her şey yerli yerindeydi, bir tek annem değildi. “Anne, ışığı açsana,” demiştim. O ise çoktan açık olan lambaya uzun uzun bakmıştı.
“Açık değil mi?” diye sormuştu sonra, sesi biraz titrek, biraz şaşkın. O an içimde bir şey kırılmıştı. Küçük, sessiz ama derin bir kırılma. O gün, annemin gözleriyle birlikte evin ışığı da sönmüştü sanki.
O günden sonra hiçbir sabah tam ayd ...