“Sözcüklerimiz ağaç gövdelerini sürüklüyor, kayalara çarpıyor, köpürüyor ve gerektiğinde kendini yükseklerden boşluğa bırakıyordu. Sözcüklerimiz kıyılarda uyuyormuş gibi görünen timsahları usulca ve sessizce yiyip yutuyor, salkım söğütlerin uçlarını içine çekiyor, nehrin kıvrımlarında beklenmedik girdaplara sebep oluyordu. İguanalar ağaç tepelerinde sesimizle kanlarını ısıtırken köprülerin geçişini seyrediyorduk. Rüyamda, birbirimizden saklamak istediğimiz herhangi bir şey yoktu ve nehir bizi na ...