Bu kitap, tanıklığı yalnızca bir “anlatı” olarak değil, insan belleğinin, toplumsal yapının ve adli süreçlerin birlikte ürettiği bir olgu olarak ele alıyor. Mezopotamya’dan Engizisyon mahkemelerine, Aydınlanma Çağından modern duruşma salonlarına uzanan ilk bölüm, tanıklığın ispat aracı olarak kullanımını ve delil değerinin tarihsel dönüşümünü gözler önüne seriyor. Devamında, belleğin nasıl çalıştığını, tanıkları etkileyen bilişsel ve sistemsel faktörleri, yanlış bilgi etkisini, sahte itiraf meka ...